İspat Kavramı
Dava konusu hakkın ve buna karşı yapılan savunmanın dayandığı vakıaların doğru olup olmadıkları hakkında mahkemeye kanaat verilmesi işlemine ispat denir. Bir taraf ancak dayandığı vakıaların doğru olduğunu veya karşı tarafın dayandığı vakıaların doğru olmadığını ispat ederek davanın kabulünü veya davanın reddini sağlayabilir. 1
HMK madde 187 uyarınca, “İspatın konusunu; tarafların üzerinde anlaşamadıkları ve uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek çekişmeli vakıalar oluşturur ve bu vakıaların ispatı için delil gösterilir.”
Muris Muvazaasında İspat Yükü
Genel bir çerçevede muris muvazaası; mirasbırakanın mirasçılarından mal kaçırmak amacıyla yaptığı, gerçekte bağışlama niteliğinde olan bir işlemi, tapuda satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi gibi farklı bir hukuki işlem olarak göstermesidir. (Bknz https://ranasahin.av.tr/tr/muris-muvazaasi/) Muris muvazaasına dayalı tapu iptal tescil ya da alacak davalarında ispat yükü TMK madde 6 ve HMK madde 190 uyarınca davacı tarafa aittir. Bu anlamda davacı taraf, mirasbırakanın yaptığı temlikteki gerçek irade ve amacının mirasçıdan mal kaçırmak olduğunu kanıtlamak zorundadır.
“ “Gerek 4721 sayılı Kanun’un 6 ncı maddesindeki “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür” hükmü ve gerekse 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 190 ıncı maddesinin birinci fıkrasındaki “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir” hükmü uyarınca, miras bırakanın yaptığı temlikteki gerçek irade ve amacının mirasçıdan mal kaçırmak olduğunu, bu hususu ileri süren davacı taraf kanıtlamalıdır. ” 2
Muris Muvazaasında İspat Araçları ve Deliller
Mirasbırakanın tasarruflarının mirasçılarından mal kaçırmak amaçlı, başka bir deyişle, muvazaalı oldukları hususunun ispatı tanık dahil her türlü delille ispatlanabilir. Bu tür uyuşmazlıkların adil ve hakkaniyete uygun bir biçimde çözüme kavuşturulabilmesi, davalıya yapılan temlik işleminin gerçek mahiyetinin, yani mirasbırakanın bu tasarrufu gerçekleştirmesindeki asıl irade ve amacının hiçbir tereddütte yer bırakmayacak şekilde ortaya konulmasına bağlıdır.
Tanık Beyanları
Tanık beyanları, muris muvazaası davalarında önemli bir ispat aracıdır. Mirasbırakanın sağlığında yaptığı konuşmalar, haleti ruhiyesi, davranışları, malvarlığının durumu ve mirasçılar arasındaki ilişkiler hakkında bilgi sahibi olan kişilerin beyanları, muvazaa iddiasının desteklenmesi noktasında son derece önemlidir.
Yazılı Deliller
Yazılı delillerin muvazaa iddiasının ispatında güçlü bir rol oynadığı açıktır. Bu anlamda, tapu kayıtları; taşınmazın devir şeklini, bedelini göstermesi açısından, banka kayıtları; satış bedelinin ödenip ödenmediğini ödendiyse miktarı ve ödeme şeklini tespit bakımından önemli ispat araçlarıdır.
Fiili Karineler (Objektif Olgular)
Muris muvazaası davalarında, bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti genelde zor olduğundan bu anlamda delillerin eksiksiz toplanması son derece büyük bir mahiyete sahip olmakla, bu delillerin detaylı ve doğru bir şekilde değerlendirilmesi oldukça kritiktir. Bu doğrultuda, fiili karineler, tarafların iddialarının doğruluğu veya bir delilin güvenilebilirlik derecesi hakkında hakimin kanaat edinmesine yarayan, yaşam tecrübelerinin ortaya koyduğu değer hükümleri olarak kabul edilmektedir. Fiili karinelere örnek olarak;
- Mirasbırakanın yaşı ve sağlık durumu
- Mirasbırakanın malvarlığının büyük bir kısmını tek bir mirasçıya devretmesi
- Devredilen taşınmazın bedeli ile taşınmazın gerçek değeri arasındaki fahiş fark
- Devralan mirasçının mali durumu
- Mirasbırakanın diğer mirasçılarla olan ilişkileri
- Mirasbırakanın devir sonrası malvarlığı durumu
- Devredilen malın mirasbırakanın ölümünden kısa bir süre önce devredilmesi gibi olgular örnek verilebilir.
“Hemen belirtmek gerekir ki; yukarıda açıklandığı ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 01/07/2021 tarihli ve 2017/1-2654 E., 2021/886 K. sayılı kararında da belirtildiği üzere, muris muvazaasına ilişkin davalarda mirasbırakanın asıl irade ve amacı belirlenirken, tarafların dayandıkları delillerin her olayın kendi özelliklerine göre objektif olgulardan da yararlanılarak birlikte değerlendirilmesi ve sonuca ulaşılması gerektiği açıktır Fiili karineler de denilen bu objektif olgular, tarafların iddialarının doğruluğu veya bir delilin güvenilebilirlik derecesi hakkında hâkimin kanaat edinmesine yarayan, yaşam tecrübelerinin ortaya koyduğu, hukukla ilgili bulunmayan değer hükümleri olarak kabul edilmektedir Bu fiili karinelerin varlığı tarafın ispat yükünü ortadan kaldırmaz ise de somut olayda olduğu gibi tanık delili dışında dayanılan başka delillerin bulunması durumunda dayanılan bu delillerin değerlendirilmesi sırasında da gözetileceği kuşkusuzdur.” 3
Sonuç olarak; muris muvazaası davalarında ispat yükü, muvazaa iddiasında bulunan davacı mirasçılara aittir. Davacılar, mirasbırakanın gerçek iradesinin mal kaçırma olduğunu ve görünürdeki işlemin aslında bir bağışlama olduğunu her türlü delille ispat edebilirler. Bu deliller arasında tanık beyanları, yazılı belgeler, banka kayıtları, mirasbırakanın diğer tasarrufları ve özellikle fiili karineler (objektif olgular) yer alır. Hakim, tüm bu delilleri bir bütün olarak değerlendirerek mirasbırakanın gerçek amacını tespit etmeye çalışır.